2023-03-08 19:35:35
Ölüm, kelimelerin en çok kifayetsiz kaldığı, anlatılamayacak, empati kurulamayacak kadar uç bir durumdur. Bazı yazarlar yaşadıkları yası, hissettiklerini, düşüncelerini yazılarına şöyle aktarmıştır;
“Gittin...Bize günden güne tatsız yaşamak
Olmaz! Kuş olup böyle kanatsız yaşamak
Ölmekten acıymış meğer evlat acısı
Yarabbi! Ne zor böyle Vedat’sız yaşamak.” (Oğuzcan, 2001, s.84)
Cemal Süreyya Yeni Yaprak dergisinde Ocak 1989‟da yayımlanan şiirlerinden olan dört sözcüklü “Kısa” şiirinde ömrün kısalığına dikkat çeker:
“Hayat kısa
Kuşlar uçuyor.”
Murat Gülsoy da ölüm döşeğindeki bir yazarın bunama sürecini anlattığı "Nisyan" adlı romanını ailesinde yaşanan kayıpların ardından yas tuttuğu bir dönemde yazmıştır. Gülsoy, öümden şöyle bahseder;
“Hele bu insanlar sizin birinci dereceden yakınlarınızsa ve sizi siz yapan kişilerse durum daha da çapraşık bir hal alıyor. O insanların bedenlerinde, davranışlarında, duygulanımlarında kendinizden parçaları görüyorsunuz. Bu çok tedirgin edici, sarsıcı bir deneyim. Süreklilik belki de ilk kez bu kadar can acıtıcı oluyor. Tabii ortamda bir de ölüm var. Gençlikte ve çocuklukta sizden çok uzak olan ölüm hasta ve yaşlı evinde gündelik bir konuya dönüşüyor, eskiden fantastik bir hikaye gibi algıladığınız ölüm doğallaşıyor ve bu da insanı sarsıyor"
http://www.psikomoni.net/2023/03/yas-evreleri-ve-bireysel-farkllklar.html?m=1
62 viewsBurak, 16:35