2023-05-17 09:01:33
NAS SÛRESİ KAVRAMLAR Rubûbiyet Tevhidi: Rubûbiyet tevhidi genel olarak Allah'tan başka bir rabb olmadığına inanmak ve Allah'ı rabliğinde tevhid etmektir.
İbn Kayyim el-Cevziyye rubûbiyet tevhidini "yaratma ve hâkimiyetin ancak Allah'a mahsus oluşu" şeklinde tanımlamaktadır.
Tevhid-i rubûbiyeti şu şekilde özetlemek mümkündür:
Allah'tan başka yaratan, rızık veren, varlıkları sevk ve idare eden bir rab yoktur. Çünkü o her şeyi yaratmıştır ve O'ndan başka da yarattıkları üzerinde bir emir sahibi yoktur. Bu konuda önemli husus şudur ki, genel olarak müşrikler Allahu Teala'ya rubûbiyet noktasında şirk koşmamaktadırlar. Zira onlar da Allahu Tealâ'nın âlemlerin yaratıcısı olduğunu biliyorlardı.
Allahu Tealâ şöyle buyurmaktadır:
"Eğer sen onlara, 'gökleri ve yeri kim yarattı?' diye sorsan elbette: 'Onları çok güçlü ve her şeyi bilen Allah yarattı' derler." (Zuhruf, 9)
Câhiliyye ehlinin büyük bir çoğunluğu Allah'ın varlığına inanan kimselerde oluşmaktadır.
Câhiliye insanı, yaratılış konusunda Allah'ın ortağı olmadığına ve kadere, âhiret gününe, o günde ceza ve mükâfat verileceğine inanırlar, insanların kulluk yapmakla mükellef olduklarını, yaptıkları amellerden sorgulanacaklarını, hayır yapmışlarsa hayır, şer yapmışlarsa şer ile cezalandırılacaklarını bilirlerdi.
Kulların Allah'a karşı ibâdet etmekle mükellef oldukları inançlarına binaen abdest ve gusül alırlar ve namaz kılarlardı. Ebû Zerr ve Kus bin Said el-Eyadi'nin câhiliye döne minde namaz kıldıkları sâbittir.
Güneşin doğuşundan batışına kadar oruç tutuyorlardı. Zekât verip itikâfa girerlerdi. Misafirperverlik yapıp fakirlere sahip çıkarlar, sıla-i rahim'de (akraba ziyaretlerinde) bulunurlardı. Hırsızlık yapanların ellerini kesiyorlardı. Kişinin kendi annesiyle, kızıyla, halasıyla, teyzesiyle evlenmesini haram görüyorlardı. Üç talakla boşanıyorlardı. Câhiliye Arapları hac ibadetini yerine getiriyor, ihrama girip hac ve umre ibâdetini yaptıktan sonra Safâ ile Merve arasında yedi kere sa'y yapıyorlardı. Ölülerini yıkayıp kefenliyorlar, cenaze namazi kılıp öyle defnediyorlardı.
Rasûlullah (s.a.s.) Mekkeli müşrikleri
İbrahim'in (as) dinine dâvet ettiğinde onlar kendilerinin İbrahim'in dini üzerinde olduklarını iddia ediyorlar, ibâdet ettikleri putlarına yaratma ve emir noktasında bir pay ayırmıyorlar, fakat
Allah'a yaklaşmak amacıyla putlarına ibâdet ettiklerini söylüyorlardı:
"Biz onlara (putlara) ancak bizi Allah'a yaklaştırsınlar diye ibâdet ediyoruz." (Zümer, 3)
Bununla beraber Mekkeli müşrikler,
yetki ve otoriteyi Allah'a tahsis etmiyorlar, kendi hevâ ve heveslerinden uydurdukları kanunlarla toplumlarını yönetmeye kalkışıyorlardı.Bu şekilde bakıldığında câhiliye Arapları ile günümüz arasında pek bir fark olmadığı aşikardır. Her iki taife de yetki ve otoriteyi Allah'tan gasp ederek, kendilerinin tekeline alma bakımından ortaktırlar.
660 views06:01